Akciğer kanserinden ölen Tekel işçilerinin anısına
İstanbul Tıp fakültesinde eğitimime başladığım sıralarda, Prof.Dr. Muzaffer Aksoy’u ve tıp dünyasına kazandırdığı benzen-lösemi ilişkisi konusunda üst düzey bilimsel çalışmaları duymuştum. Sayın Aksoy 1985 te emekli olmuştu. Ama sanırım konuk öğretim görevlisi olarak bir süre daha katkı sundu. Benzen kullanan kundura üreticilerinde kansere yakalanma sıklığı üzerine yazarak yayımladığı makale üzerine ABD hükümetinin açtığı davaya birinci derece tanık olarak çağrıldı. Bu dava sonucunda ABD’de sekiz saatlik çalışma süresince maruz kalınacak benzen oranı 10’dan 1 ppm’e düşürüldü.
Vahşi kapitalizmin tüketim anlayışının geldiği noktada, insan kanserlerindeki artış hızla devam ediyor. Bir çok kanserojen madde ile her gün yüz yüze geliyoruz.
Çalışma hayatına bağlı kanserler son yılların üzerinde çok durulan konularından biri. Çalışma hayatı, işçi sağlığı açısından da önem arz ediyor. Bu önemin her gün iş kazalarından –cinayetlerinden- onlarca insanın öldüğü bir kentte/ülkede yaşamın neresine denk dü ştüğünü bilmiyorum ama , bugün çalışma ortamlarımızın kanser yapan kaynaklara dönüştüğü söylemek abartı sayılmaz. Fransız sosyolog Annie Thébaud-Mony, nin ‘’ Ölüm ve şiddet mahali: İşyeri’’ adlı makalesindeki şu saptama hiçte haksız değil.
‘’En temel toplumsal sorun olarak değerlendirilen işsizlik, bizatihi çalışmanın sağlığa verdiği zararları gizleyebiliyor. Çalışmanın mağdurları hem yönetici hem de işçi pozisyonunda olanlar. İşin yoğunlaştırılması, dinlenme süresinden yapılan kısıtlamalar, görev statülerinin geçicileştirilmesi ve ekip çalışmalarının parçalanması, işyerindeki yaşam koşullarında önemli bir aşınmaya yol açıyor. Kanserojen maddelere maruz bırakılan çalışanların sayısı da hiçbir zaman bugünkü kadar yüksek olmamıştı. İşyeri hiyerarşisinin dayatmaları ve süreç yerine sonuç teslim etme zorunlulukları tarafından kırılgınlaşan insanlar intihara sürükleniyor’’
Mesleki kanserler tüm kanserlerin yüzde 6-10’u olduğu söylemi, 1981’den beri yapılan çalışmalarda piyasanın baskısına rağmen, saklanamayan orandır. Türkiye’de her yıl 150.000 kanser olgusunun olması hesaplanıyor. Buna göre 9.000-15.000 mesleki kanser olgusu, kayıtlara geçmesi gerekiyor. ILO tahminlerine göre; meslek hastalığı nedenli ölümlerin %32’si mesleki kanserlerden ve %23’ü kalp-damar sistem hastalıklarından kaynaklanıyor.
1775 yılında İngiliz hekim Percival Pott, çalıştığı kasabada baca temizleyen çocuklarda, ileri yıllarda skrotum kanseri geliştiği gösterip, meslek-kanser ilişkisine dikkat çeken ilk hekim olarak tarihe geçti. Dr. Pott hastalığın baca içindeki kurumdan kaynaklandığını iddia etmekteydi. Oysa daha önce bu kanserin cinsel yolla bulaşan bir hastalık olduğu görüşü hakimdi.
Dünya Sağlık Örgütünün yayınladığı DÜNYA KANSER RAPORU 2008de mesleki kanserler ile ilgili yazılı olanlar, mesleki kanser konusunda temel piyasa bağlamında söylenebilenlerdir.
‘’İnsanlar için karsinojenik yirmi dokuz mesleki ajan ve 15 maruz kalma koşulu vardır.Asbest, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, ağır metaller ve silika gibi bir çok önemli karsinojene maruziyet hala çok yaygın görülen bir durumdur. Bu ajanlara maruz kalan kişiler arasında mesleki kanser yükü azımsanmayacak miktarda olabilir. Mesleki kanserin önlenmesi uygulanabilir bir husustur ve son on yıllarda sanayileşmiş ülkelerde gerçekleştirilmektedir.Mesleki kanser riski konusundaki sınırlı bilgiler düşük gelirli ülkelerden elde edilmektedir’’
Geçenlerde 20 yıl TEKEL fabrikasında çalışan, hiç sigara içmemiş bir tanıdığımın Akciğer kanseri olduğunu duyduğumda düşündüm bunları..
Kaç Samsun’lu öldü Tekel Sigara Fabrikalarında çalıştıktan sonra Akciğer Kanseri olarak?
Bu kentte bunları araştırabilecek, planlı koruyucu çalışmalar yapacak bir sağlık hizmeti anlayışı, iradesi, görgüsü var mıdır?
Yoksa, Sayın bir vekilin geçenlerde bir kamu hastanesinde kapatılan bir servis için yakınan doktora:
Biz özel hastaneyi niye yaptık, gönderin oraya… demesindeki gibi
YAŞASIN PİYASA!
YAŞASIN SAĞLIK KENTİ?
YAŞASIN KATKI PAYLARI!
YAŞASIN SAĞLIK SERBEST BÖLGELERE Mİ?
Dr. Cem Şahan