Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Sekiz kadından birinde meme kanseriyle karşılaşılmaktadır. Sadece kadınlarda değil erkeklerde de görülebileceği unutulmamalıdır.
Nedenleri ve risk faktörleri
- Cinsiyet: Kadınlarda erkeklerden 100 kat daha fazla görülmektedir.
- İleri yaş: Yaşın ilerlemesiyle meme kanseri görülme oranları artmaktadır. 40-50 yaş arasında meme kanseri riski 68’de bir, 50-60 yaş arasında 35’de bir, 60-70 yaş arasında ise 28’de birdir. Günümüzde 30 yaş civarında da meme kanseri ile karşılaşmaktayız.
- Aile öyküsü (genetik yatkınlık): Birinci derece akrabasında meme kanseri öyküsü olan kadınlarda aile öyküsü bulunmayanlara göre meme kanseri gelişme riski 1.5-3 kat daha yüksektir.
- BRCA 1 ve 2 mutasyon varlığı: Genetik testlerde bu mutasyonların saptanması ailede meme kanserine sebep olmaktadır. Ayrıca yumurtalık kanseri
- Menapoz döneminde kullanılan hormon replasman tedavisi
- 12 yaşından önce adet kanamasının başlaması, 55 yaş üstünde menapoz görülmesi (geç menapoz)
- Hiç doğum yapmamak, ilk doğum yaşının geç olması
- Radyoterapi (genç yaşta göğüs bölgesine ışın tedavisinin verilmesi)
- Obezite, kilo alımı
- Alkol ve sigara tüketimi
Her kanserin farklı risk faktörleri vardır. Bu risk faktörlerinin birinde olması demek o kişinin kesin bahsedilen kansere yakalanacağı anlamına gelmemektedir. Risk faktörleri olmadan da kanser hastalığına yakalanan hastaların da bulunduğu unutulmamalıdır. Risk faktörleri olan kişilerin kanser açısından farkındalığı artmalı ve doktor kontrollerini daha iyi bir şekilde yaptırmalıdır.
Belirtileri
- Memede ele gelen kitle (en sık)
- Memede ağrı
- Meme cildinde değişiklik (çukurlaşma, kalınlaşma, çekinti varlığı, şekil bozukluğu)
- Meme cildinde portakal kabuğu görünümü benzeri ödem, şişlik
- Meme başında değişiklik olması (düzleşme, çekilme, kanama veya akıntı, egzema benzeri bulgular)
- Koltuk altındaki lenf bezlerinin tutulumuna bağlı olarak koltuk altında şişlik, ödem ve ele gelen kitle
- Meme kanseri uzak organlara yayılabilir, buna metastaz adı verilmektedir. Bu yayılıma bağlı olarak kemik ağrısı, nefes darlığı, sarılık da olabilir.
Tanısı
Meme kanseri erken tanısı mümkün, tarama testleri olan bir kanser türüdür. Meme kanserinin taramasında meme muayenesi ve mamografi çok değerlidir. Kişinin kendi meme muayenesini yapması meme kanserinin erken tanınmasında önemli rol oynar. Meme kanserlerinin ortalama %70’ini hastalar kendi memelerini incelerken veya muayene ederken bulmaktadır. Bu nedenle 20 yaşından sonra her kadın, ayda bir kez, adet bitiminden 4-5 gün sonra, ayna karşısında kendi memelerini gözlemlemeli ve elleri ile meme ve koltuk altını yoklamalıdır. Herhangi bir değişiklik hissedildiğinde mutlaka doktora başvurulması gerekmektedir.
Ayda bir kendi kendine meme muayenesi yapan 20-40 yaş arası her kadın, her hangi bir şikayeti olmasa da 3 yılda bir meme muayenesi için doktora başvurmalıdır. 40 yaşından sonra ise yılda bir doktor kontrolü önerilmektedir.
Meme kanserinin erken saptanmasında taramada önerilen bir diğer yöntem de mamografidir. 40 yaşından sonra yılda bir mamografi çekilmelidir. Yılda bir tarama amaçlı mamografi çekilmesinin sağlığınıza olumsuz bir etkisi bulunmamaktadır. 40 yaş öncesi herhangi bir şüphe varsa meme ultrasonografisi de yapılabilir. Genç ve meme dokusu yoğun (dens) kişilerde mamografi duyarlığı düşük olabilir, bu sebeple ultrason kontrole eklenebilir.
Memede kitleden şüphe duyulduğunda meme manyetik rezonans görüntüleme de istenebilmektedir, hekim mevcut duruma göre karar vermektedir.
Muayenede ele gelen kitle ile birlikte herhangi bir görüntülemede kitlenin saptanması sonucunda mutlaka o görünen kitleden biyopsi yapılmalıdır. Bazen ele herhangi bir kitle gelmez, ama çekilen filmlerde çüpheli bir kitle olabilir. Tanı için mutlaka biyopsiyle parça alınmalı patolojiye gönderilmelidir. Meme kanserinin tanısı biyopsi ile konulur.
Tedavisi
Kanser tanısı konulan hastada öncelikle hastalığın evrelemesi yapılmalıdır, yani hastalığın vücuttaki yaygınlık derecesi belirlenmelidir. Çekilen filmlerle hastalığın yaygınlığı ortaya konulmakta ve sonrasında tedavi planlanmaktadır. Tedavi planı yapılırken hastanın kan tahlilleri, hastanın yaşı, ek hastalıkları ve muayenesinde saptanan bulguları göz önünde bulundurulur. Unutulmaması gereken nokta, kanser tedavisi kişiye özgüdür, herkesin tedavisi aynı değildir.
Meme kanserinin tedavisinde son yıllarda ciddi gelişmeler ve yenilikler gözlenmiştir. Günümüzde meme kanseri kabaca dört alt tipe ayrılmakta ve her alt tipin karakteri farklı olduğundan tedavi yaklaşımı da değişmektedir.
Meme kanserinin tedavisini planlarken;
- Hastalığın evresine
- Biyopsi ile alınan parçada hastalığın biyolojik özelliklerine (histolojik alt tip ve grade – derece, Ki67)
- Hormon reseptör durumu (östrojen, progesteron reseptörleri)
- HER2 reseptör durumu
Meme kanseri hormon reseptör durumuna göre demin de bahsedildiği gibi 4 ana alt tipe ayrılmaktadır:
- Östrojen hormonuna duyarlı tümörler (Luminal A)
- Östrojen hormonuna duyarlı ve aynı zamanda HER2 reseptörü taşıyan tümörler (Luminal B)
- Östrojen hormonuna duyarsız HER2 reseptörü taşıyan tümörler (HER2 pozitif)
- Östrojen hormonuna duyarsız ve HER2 reseptörü taşımayan tümörler (üçlü negatif meme kanseri)
Hastanın tedavisi planlanırken yukarda da bahsedildiği gibi birçok farklı faktöre bakılmaktadır. Genel olarak meme kanserinin tedavi seçenekleri:
- Cerrahi (ameliyat)
- Radyoterapi (Işın tedavisi)
- Kemoterapi
- Hormon tedavisi
- Hedefe yönelik tedavi (akıllı ilaç)
- İmmünoterapi
Meme kanserinin tedavisi kişiye ve hastalığa özgü yapıldığı unutulmamalıdır. Bu tedavi seçeneklerinden hangisi uygunsa bir veya birkaçı uygulanmaktadır. Bazı hastalara önce ilaç tedavisi sonrasında ameliyat, bazı hastalarımızda da önce ameliyat sonra ilaç tedavisi vermekteyiz. Bazı hastalarımıza da sadece ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Şimdi bu tedavi seçenekleri hakkında ufak bilgilendirmelere geçebiliriz.
Meme kanseri ameliyatı: Meme kanseri tanısı konulan hastaların çoğuna cerrahi bir işlem uygulanmaktadır. Ameliyatta memenin hepsi alınabilir, buna mastektomi denilmektedir. Sadece hastalıklı bölge çıkartılabilir, buna da meme koruyucu cerrahi adı verilmektedir. Hangi ameliyat tercih edilirse edilsin mutlaka koltuk altında lenf bezleri tutulumu olup olmadığı da değerlendirilmeli ve örnek alınmalıdır. Hangi ameliyatın daha uygun olduğunu Genel Cerrahi doktoru ile birlikte karar verilmelidir. Eğer hastalık ileri bir safhada ise ameliyattan önce hastalığı küçültmek için ilaç tedavisi (kemoterapi, hormon tedavisi, HER2 pozitifliğinde trastuzumab, pertuzumab adı verilen akıllı ilaçlar) verilebilir. Ameliyattan önce ilaç tedavisi gerekli olup olmadığını mutlaka Medikal Onkoloji uzmanı ile görüşmelisiniz.
Radyoterapi (ışın tedavisi): Ameliyat sonrası meme ve koltukaltı bölgesine uygulanan radyoterapi, olası o bölgede gözle görülmeyen kanser hücrelerini öldürmeyi hedeflemektedir. Ameliyat bölgesinde hastalığın tekrarlama riskini azaltır. Meme kanserinde radyoterapi, özellikle hastalığın yenileme riski yüksek olan veya meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalarda geriye kalan meme dokusunu korumak amacıyla verilmektedir. Radyoterapi, hastalığın yenileme riskini azaltmak amacıyla uygulandığı gibi kemiklere sıçramış hastalıkta kemikteki ağrıyı ve kırık riskini azaltmak amacıyla da uygulanabilir.
Kemoterapi: Meme kanserinde kemoterapinin birçok amacı vardır. Ameliyattan önce kitleyi küçültmek amacıyla verilebilir, bu duruma neoadjuvan tedavi denir. Ameliyattan sonra hastalığın tekrarlama riskini azaltmak için verilebilir, bu duruma adjuvan tedavi denir. Vücuda yayılmış safhada ise hastalığı kontrol altına almak, hastalığı geriletmek ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla verilebilir. Bu farklı üç amaç doğrultusunda farklı tedavi rejimleri hastaya göre belirlenmekte ve uygulanmaktadır.
Hormon tedavisi: Yazı içerisinde bahsedildiği gibi bazı meme kanserleri hormona duyarlıdır. Memedeki kitleden alınan parçada östrojen ve progesteron hormonlarının bağlandığı reseptörlerine bakılmaktadır. Eğer patolojide yapılan özel boyalar sonucu meme kanseri hücreleri üzerine östrojen ve progesteron reseptörleri pozitif boyanmışsa hormonal tedaviye duyarlı meme kanserinden bahsederiz. Bu durumda hastanın menapoz durumuna göre hormonal tedavi planlanmalıdır. Genellikle ağız yoluyla uygulanan tamoksifen, anastrazol, letrozol, ekzemestan adı verilen ilaçlardır. Menapoz öncesi dönemde ise aylık hormon iğnesi de tedaviye eklenmektedir. Hormonal tedavinin zamanlaması, kullanım süresi hastaya ve hastalığa göre değişmektedir. Genel olarak tekrarlama açısından düşük riskli hastalarda 5 yıl, yüksek riskli hastalarda 5-10 yıl uygulanmaktadır.
Hedefe yönelik tedavi (Akıllı ilaçlar): Meme kanseri hücresi üzerinde HER2 adı verilen kanser hücresinin çoğalmasını sağlayan bir yapı olabilir. Bunun varlığı alınan biyopside veya ameliyatla çıkartılan parçanın patolojisinde özel boyalarla bakılmaktadır. Eğer patoloji raporunda HER2 pozitifliği mevcutsa (+3) o zaman hedefe yönelik akıllı ilaç olan trastuzumab (Herceptin) adı verilen ilacı ameliyat sonrasında koruma amaçlı bir yıl kullanmaktayız. Eğer hastalık ileri evredeyse ameliyattan önce tedavi planlanmışsa trastuzumabı ameliyat öncesi tümörü küçültmek amacıyla kullanmaktayız. Trastuzumab gibi hedefe yönelik ilaçlardan bir diğeri de pertuzumab (Perjeta), hem ameliyat öncesinde tümörü küçültmek için kullanılmakta hem de vücuda yayılmış yani metastatik evre tedavisinde de kullanılmaktadır.
İmmünoterapi: Günümüzde artık immünoterapiyi birçok kanserde sıkça kullanmaya başladık, yalnız meme kanseri alt tiplerinin hepsi immünoterapiye iyi yanıt vermemektedir. İmmünoterapide kemoterapiye benzer şekilde damardan kullanılan ilaçlar aracılığıyla yapılan bir tedavidir. Vücudun kansere karşı savunmasında rol alan hücrelerin daha da güçlenmesini, daha da fazla çalışmasını sağlayan bir tedavi yaklaşımıdır. Meme kanseri alt tipleri içerisinde özellikle üçlü negatif dediğimiz östrojen, progesteron ve HER2 negatif grupta etkin sonuçlar alınmaktadır.
Sağlıklı günler dilerim
Doç.Dr.Erdinç Nayır
Meme Kanseri Tedavisindeki Yeni Gelişmeleri Takip Etmek İçin Tıklayınız.