Vatan gazetesinde Mutlu Tönbekici’nin yazısı:
Carl Elliot Amerikalı bir hekim. Babası da hekim. Hayatı doğduğundan beri tıp dünyası içinde geçmiş.
“Beyaz Önlük Siyah Şapka: Modern Tıbbın Karanlık Yüzüne Yolculuk” isimli kitabını okuyorum. İlaç endüstrisinin sağlımız üzerinde nasıl at koşturduklarına dair çok ama çok ürkütücü bilgiler içeriyor.
Denekler ne kadar sağlıklı?
İlaçlar biliyorsunuz önce denekler üzerinde deneniyor. Peki bu denekler kimlerdir? İlaç prospektüslerinde şöyle bir cümle geçer: “Gönüllü denekler üzerinde yapılan testlerde…” Peki aklı başında kim üzerinde ilaç deneyi yapılmasına izin verir? Para verirsen işler değişiyor! İlaç kobaylığı bilhassa Amerika Birleşik Devletleri’nde profesyonel bir iş haline gelmiş durumda.
İlaç şirketleri deneklere çok cazip miktarda paralar vermekteler. İlaç ne kadar riskli ve deney süresi ne kadar uzunsa o kadar çok para kazanılıyor. Bu kişilerin çoğu işsiz. Kimi çalışma iznine sahip olmayan kaçak göçmenler. Bir kere alışan, yan etkileri ne olursa olsun devam ediyor. Yılda en az on deneye katılıyorlar. Vücudu kimyasalla dolu bir insan bize ne kadar sağlıklı sonuç verebilir?
Deney endüstrisi
Eskiden ilaç deneyleri tıp fakültelerinde yapılırdı. Şimdi yüzde 80’i, özel sektör tarafından ücret karşılığında yapılıyor. Yani ilaç deneyleri ciddi bir iş dalı. Kur firmanı, bul bin kişi, tut bir gözlerden uzak motel, yap deneyini. Bu firmaların yaptığı işler ABD’de bile adam gibi denetlenmiyor. Hangi koşullarda, etik ve sağlık kurallarına uygun mu, belli değil. Denetim kâğıt üzerinden.
Denek olduğunu bilmeyen azgelişmiş ülke hastaları
Nijerya gibi azgelişmiş ülkelerde hastalar iyileşmek için bazen denek olmaya razı oluyorlar. Ama bazen haberleri bile olmuyor kobay olduklarının! Vahşi çark şöyle işliyor: Tedavi edilmeye çalışılan gruplarından birine eski ama işe yarar ilaç veriliyor, bir gruba yeni ilaç. Fakat eski ilacın dozu eksik veriliyor ki rapor sonucu yeni ilacı kullanan grubun lehinde çıksın. Hastaların bazılarının göz göre göre iyileşmediği yetmiyormuş gibi, bize de o sonuçlara göre “A bak bu daha iyi!” diye yeni ilaçlar kakalanıyor.
Hayalet makale yazarları
Hani tıbbın olmazsa olmaz makale yazarlığı var ya.. Saygın tıp dergilerinde bir jürinin onayından geçmiş makalen yayımlanmamışsa adamdan sayılmıyorsun. Bunu bilen ilaç şirketleri elemanlarına makaleler yazdırıyor, sonra bir profesöre para teklif ediyorlar, kabul ederse makale onun ismiyle dergide yayımlanıyor. Başka doktorlar da oyunun farkında olmadan bunu ciddiye alıyor.
Saklanan yan etkiler
İşte bu hayalet yazarların yazdığı makalelerde bazen ilaçların yan etkileri ustaca saklanabiliyor veya önemli değilmiş havası verilebiliyor. Veya aslında genel olarak işe yaramayan bir antibiyotik, çok tali bir bakteriyi öldürdüğü için göklere çıkartabiliyor.
İlaç mümessillerinin kıskacındaki doktorlar
İlaç şirketlerinde tanıtım elemanları çalışır ve ilaçları tanıtmak için sık sık doktorları ziyaret ederler. Bu ilaç mümessilleri doktorları ilacı reçetelerine yazmaları için ikna etmeye de çalışır. Ama bu çoğu zaman ilacı övmekle değil, hediyelerle oluyor. ABD’de doktor başına 2,5 tanıtım elemanı düşüyor şu an. Yani doktordan çok reprezant var. Bu ne demek? Yakışıklı, güzel ve cana yakın reprezantların doktor ziyaretleri kesinlikle ve kesinlikle kâr olarak geri dönüyor. Hesap ortada: İlaç sektöründe tanıtım için harcanan her 1 dolar, ilaç şirketine 10,25 dolar olarak geri dönüyor.
Doktorlar aksini iddia etse de hediyeler işe yarıyor!
Doktorlar tabii ki “Bir kalem, bir defter veya bir Antalya gezisi uğruna hastalarımın sağlığını tehlikeye atmam” diyeceklerdir. Ama kazın ayağı öyle değil. Bir hastanenin kardiyoloji bölümü topluca tatile götürülmüş. Tatil boyunca hiç ilaçlarından söz edilmemiş. Doktorlar döndükten sonra bu ilaç firmasının iki ilacını çok daha fazla yazmaya başlamışlar. Hediye dışında reprezantın cana yakınlığı da önemli. Çoğu doktor sevdiği mümessilin ilacını yazıyor!
Nasıl? Çok güzel değil mi!