Milliyet gazetesinde Fikret Bila’ nın yazısı:
Hacettepe Tıp Fakültesi’nde, dünyada bir ilk olacağı belirtilerek, çift kol ve çift bacak nakli yapılan Şevket Çavdar’ın (27) yaşamını yitirmesi, hem çok büyük üzüntü hem de büyük tartışma yarattı.
Kolları ve bacakları olmadığı halde yaşama tutunmayı başarmış; yaşama sevincini ve bir gün kollarına ve bacaklarına kavuşma umudunu yıllarca korumuş olan Şevket Çavdar’ın yaşamı yitirmesinde, doktorunun/doktorlarının mesleki bir hırsla tıp kurallarını ve etiğini zorlamış oldukları konusunda çok ciddi kuşkular oluştu.
Nitekim, Şevket Çavdar’a yapılan bu ameliyat, adli, idari ve akademik açıdan sorgulanıyor. Kuşkusuz en büyük bedeli, hayatını kaybederek Şevket Çavdar ödedi, en büyük acıyı yakınları çekti, çekiyor.
Ancak soruşturmalar sonuçlanmadan ceza, kurum olarak Hacettepe Tıp Fakültesi’ne kesildi. Hacettepe’nin bu tür ameliyatları yapmasına olanak sağlayan, “Kompozit Doku Nakli Merkezi Ruhsatı”, Kompozit Doku Nakli Bilimsel Danışma Komisyonu’nun, 23.3.2012 tarihinde Sağlık Bakanlığı’nda yaptığı toplantıda oybirliğiyle iptal edildi.
Orantısız güç kullanımı
Şevket Çavdar’ın yaşamını yitirmesinde bir doktor hatası varsa, bunun cezasının nakil merkezi ruhsatının iptal edilerek bütün Hacettepe’ye kesilmesi, “orantısız güç kullanımı” gibi duruyor.
Bu kararla, sadece fakülte hastanesi değil, tedavi bekleyen hastalar da aynı bölümde çalışan ve bir kusurları olmayan diğer doktorlar da cezalandırılmış oluyor.
Hacettepe Tıp Fakültesi, gerek akademik gerek tedavi başarılarıyla hem Türkiye’de hem de uluslararası düzeyde saygın bir yere sahip. Böyle bir karar, temel işlevlerinden biri bilimsel çalışmalar yapmak olan üniversiteye de ceza kesmek anlamına geliyor. Bir veya birkaç doktorun yaptığı yanlış nedeniyle diğer öğretim üyelerinin çalışma alanını daraltmak ve şevkini kırmak doğru değil.
Özgen: ‘Hacettepe hak etmedi’
Hukukta “suçun şahsiliği” ilkesi vardır. Anlamı, suçu kim işlemişse cezasını da onun çekmesidir. Diğer bir ifadeyle birinin işlediği suçun cezasını başkasına yüklememektir.
Bir doktor hatası nedeniyle tıp fakültesinin kurum olarak cezalandırılması bu ilkeyle bağdaşmaz.
Kesilen ceza, diğer hocaları çok üzmüş durumda. Bir bilim adamı olarak uluslararası saygınlığa sahip Hacettepe’nin eski rektörü Prof. Dr. Tunçalp Özgen, “Kurumu cezalandırmak yanlıştır” diyerek şu tepkiyi gösterdi:
“Bu olay nedeniyle kurum olarak Hacettepe’nin cezalandırılması hem hukuka hem de vicdana sığmıyor. Ortada bir hata varsa cezanın bu hatayı yapan kişi ve kişilere yönelik olması gerekir. Cezayı kuruma keserek, bilimsel ve tedaviye yönelik faaliyetleri kesmek, Türk tıbbına verilen bir zarar ve cezadır. Hacettepe’nin haklı olarak elde ettiği saygınlığı, itibarı, bir veya birkaç kişinin kusuru nedeniyle zedelemek doğru değildir. Bu karar, kurum olarak Hacettepe Tıp Fakültesi’ni, bütün öğretim üyelerimizi ve daha önemlisi hastaları cezalandırmak anlamına geliyor. Olayda eksik ve hatalı olan karar ve işlemler, elbette tek tek tespit edilmeli ve kusurlu olanlar cezalandırılmalıdır. Bu ameliyatta dahli olmayan aynı bölümdeki diğer öğretim üyelerinin, onlardan tedavi bekleyen hastaların ne suçu var?”
Hacettepe’nin beklentisi, hatası tespit edilenlerin cezalandırılmasını sağlayacak bir düzenleme yapılması ve Hacettepe’yi cezalandıran ruhsat iptali kararının kaldırılması.