Merhaba, 19 Kasım 2011 tarihinde bir intern doktor arkadaşımızın bana gönderdiği malini sizlerle paylaşmıştım ve doktor arkadaşımız bu konuda bazı tepkiler almıştı. Bana gönderdiği ikinci yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Daha sağlıklı bir tıp eğitiminin olmasını dilerim.
Saygılarımla…
Uzm.Dr.Erdinç Nayır
“Hemşire değil, Hekim! – 2”
Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri’nde yaşanan hukuksuzluğu,angaryayı,keyfiliği ve öğrenci istismarını anlattığım “Hemşire değil, Hekim” adlı yazıma adeta kuru havadan nem kapmak suretiyle cevap veren Türk Hemşireler Derneği şahsım ve yazım nezdinde tüm tıp öğrencilerinin “İnsalığını” sorgulama cüretini göstermiştir. Şunu herkes iyi bilmelidir ki ; biz tıp öğrencilerinin ” insanlığını” sorgulamak hiçbir kişinin ve kurumun ne haddidir ne de hakkıdır.
Dünyanın hangi ülkesinde harç ödeyen tıp öğrencileri haftalık yüz on saati bulan çalışma süreleriyle, gayri insani şartlar altında ve gayri hukuki olarak sözde eğitim adı altında hiçbir sosyal hak ve ücrete tabi olmadan hastanenin personel açığını gidermeye yönelik çalıştırılmaktadır? Son sınıf tıp öğrencilerinin çoğu üniversite hastanelerinde “bedava” iş gücü olarak, hekim dışı işlerde okulu uzatma tehdidi karşısında zorla çalıştırılmaktadır. Bilhassa da hemşire olarak adeta sömürülmektedir. Bunu ifade etmek ülkemizin geleceği adına kaygı verici değil bilakis umut vericidir. Bu durum sadece Hacettepe Tıp’ta değil Tıp Fakülteleri’nin tamamına yakınında aynı şekilde yaşanmaktadır.
- “TC Anayasası Md. 18: Kimse zorla çalıştırılamaz,Angarya yasaktır” diyor ama Üniversite hastanelerinde angaryanın kralı var ve intörnler zorla çalıştırılmaktadır.
- “TC Anayasası Md. 42: Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür.” Diyor ama Tıp Fakülteleri’nde son sene eğitim talebinde bulunursanız alacağınız cevap ;”burası fakülte ,fakültede öğrenciler kendileri araştırıp öğrenir “ dir. İş hemşirelik yapmaya evrak-hasta-numune getir götüre gelince bütün bunlar size asli görev olarak dayatılır ve yapmazsanız okulu uzatmakla tehdit edilirsiniz.
- “TC Anayasası Md. 50: Dinlenme hakkı” diyor ama Üniversite hastanelerinde öğlen aralarında dahi intörnlere nöbet tutturulmaktadır dinlenme hakları yok sayılmaktadır.
- “4857 sayılı iş kanunu: işçilerin çalışma süresi haftada en çok 45 saat olarak hüküm altına alınmıştır.”
“657 sayılı Devlet Memurları Kanununda: memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir.” deniyor , üniversite hastanelerinde ise tıp öğrencilerinin, “efendileri” ne kadar uygun görürlerse o kadar çalışmaları hüküm altına alınmıştır. Görüldüğü üzere bu durumun tek bir izahı vardır o da ; 21. yy ‘da tıp öğrencileri “köle” olarak sömürülmektedir.
Üniversite hastanelerinde intörnler, sistematik bir şekilde itibarsızlaştırılmakta, hastane personeli tarafından itilip kakılmakta, hakarete uğramakta hatta fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Temel insan haklarının, anayasal ve yasal hakların çiğnenmesini hastane yönetimleri ve dekanlar bizzat desteklemekte ve sesini çıkaranları da tehdit ederek soruşturma açarak sindirmeye çalışmaktadır. Ülkemizin geleceği adına kaygı verici birşey varsa o da budur.
Hemşireliği küçük görmekle, egoist ve kibirli olmakla ve adam olmamakla itham edildim. Yazımda belirttiğim üzere benim hayatım, üç yaz tatili hariç yazları çalışmakla kışları okumakla geçmiştir. Hiçbir çalışma şeklini küçük görmem mümkün değildir keza inşaatta amelelik yapmaktan tutun, pazarlamacılık ve köyde çayır biçmeye kadar birçok alanda severek çalıştım ve hakkım olanı kazandım. Haset duygularına yenik düşerek bana hakaret eden ve biz tıp öğrencilerine temel insan haklarını, anayasal ve yasal hakları dahi fazla gören dahili ve harici bedbahtlar iyi bilsinler ki; yumuşak başlı olabiliriz ama asla uysal koyun olmayacağız. Hakkımız olanı söke söke almak her birimizin boynunun borcudur.
Halkın sağlığının emanet edileceği hekim adayları maalesef sosyal ve psikolojik yönden tükenmiş olarak mesleğe başlamaktadır ve bu durum bilimsel olarak da ortaya konmuştur. Kaliteli sağlık hizmeti sağlıklı hekimlerle mümkündür. Sağlıklı hekimler de ancak nitelikli bir tıp eğitimiyle yetişir.
Bırakın Türkiye’yi Dünya meselelerini dahi çözmeye talip Türk Tabipler Birliği yıllardır yaşanan bu öğrenci istismarına seyirci kalmıştır ve halen seyirci kalmaktadır. Gerekli gereksiz her konuda açıklama yapan TTB bu konuda tek bir açıklama yapma ihtiyacı dahi hissetmemiştir.
“Hemşire değil, Hekim” dediğim gün meydanda bir kaç kişi vardı bugün bu sayı binlerle hatta on binlerle ifade edilmektedir. Yaşanan bu süreçte bana destek veren sevgili arkadaşlarım ;
- sizleri okulu uzatmakla tehdit edecekler
- İş yükünüzü artırırız diyecekler
- biat edin kurtulun diyecekler
- hakkınızda soruşturmalar açacaklar
- sizleri kibirli ve egoist olmakla itham ederek susturmaya çalışacaklar
- arkanızda kimse durmaz diye korkutmaya çalışacaklar
- okulunuzu bitirmeye ne kadar kaldı boş verin bu düzeni siz mi değiştireceksiniz diyecekler
- adam değilsiniz hatta insan değilsiniz ne hakkı istiyorsunuz diyecekler
Bütün bu tehditler, hakaretler karşısında gelin yek vücut halinde dik duralım ve tarihe, tıp öğrencileri ve hekimler olarak öyle bir not düşelim ki bize bu zulmü ve hakaretleri yapanların sokağa dahi çıkacak yüzleri kalmasın.
İnt. Dr. Nedim Uzun