İrritabl barsak sendromunda medikal tedavi
İrritabl barsak sendromunun (İBS), kronik karın ağrısı ve barsak alışkınlıklarında değişme ile karakterize gastrointestinal bir bozukluk olduğunu söyleyen Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi, Gastroenteroloji Ünitesi uzmanlarından Doç. Dr. Şahin Çoban, “İBS, bilinen bir kürü olmayan kronik bir durumdur. Bundan dolayı, tedavinin amacı semptomların rahatlaması ve hastaların kaygılarını giderme üzerine olmalıdır. Tedavinin en önemli komponenti, doktor hasta ilişkisinin kurulmasında yatar. İBS’de terapötik ilişkinin önemi, plasebo etkisi ve hasta doktor ilişkisinin önemi konusunda pek çok çalışma mevcuttur” diye konuştu.
İBS tedavisinde temel amacın semptomların rahatlaması ve kaygıların giderilmesi üzerine olması gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Çoban, şu bilgileri verdi: “Tedavinin en önemli komponenti, doktor hasta ilişkisinin kurulmasında yatar. Doktor önyargılı olmamalıdır, tutarlı, realistik beklentiler kurmalıdır ve tedavi kararlarında hastanın fikrine de yer vermelidir. Hasta ile pozitif bir ilişki kurmak, hastanın İBS ile ilişkili olarak daha az hastaneye gelmesine yol açar. İBS’de terapötik ilişkinin önemi, plasebo etkisinin ve hasta doktor ilişkisi komponentlerinin araştırıldığı 262 İBS hastasının katıldığı bir çalışmada vurgulanmıştır. Plasebo etkisi İBS’de önemlidir ve hasta doktor ilişkisi bu etkinin anahtarıdır. İBS’nin ileri sürülen mekanizmalarının eğitimi hastanın bilinçlenmesine yardım eder ve tedavi uygulamaları için temel oluşturur. Hastalar İBS’nin kronik ve benign natürü ve normal bir hayat süresine sahip oldukları hakkında bilgi edinmelidir.”
Diyet modifikasyonu
Hasta muayenesinde dikkatli alınan bir hikaye ile spesifik yiyeceklerle semptomların ilişki paternini ortaya çıkarılabileceğini söyleyen Doç. Dr. Çoban, “Bu gurup hastalar için bazı diyet uygulamaları önerilmiştir. Ancak etkinlikleri iyi ortaya konulmamıştır. Laktoz intoleransı ve İBS semptomları birbirine benzeyebilir. Laktozsuz diyetle yapılan ampirik bir deneme, şüpheli İBS olan hastalarda düşünülmelidir. İBS tanısı alan bazı hastalar laktoz intoleransı tanısı alamamış olabilir ve laktozsuz diyet yapıldığı zaman klinik düzelme olabilir. Şişkinliğe yol açan gaz yapan yiyeceklerin dışlanması gaz şikayeti olan hastalarda mutlaka düşünülmelidir” diye konuştu.
Gıda alerjisi önemli bir risk faktörü müdür?
İBS’de gıda alerjisinin rolü açık olmadığını belirten Doç. Dr. Çoban, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gıda alerjisinin semptomların gelişmesinde rolünün olması olası iken böyle bireyleri belirlemede güvenli bir anlamlılığı yoktur. Spesifik diyet antijenlerine karşı serum immunglobulinlerin test edilmesi ve sorumlu gıdaların eliminasyonu önerilmiştir. Gluten sensitivitesi (aşikar çölyak hastalığı olmaksızın) fonksiyonel barsak hastalıklarının bir nedeni olarak ileri sürülmüştür. Ama İBS’nin patogenezi veya tedavisi açısından böyle bir ilişkiyi kurabilecek çok az çalışma vardır. Bununla birlikte şikâyetlerin düzelmesi için glütenden kaçınmak popüler hale gelmiştir. İBS’de semptomların azaltılması için karbohidratlardan kaçınma konusu popüler bir non-farmakolojik yaklaşımdır. Ancak bu konuda çok az çalışma vardır. Fiber alımında artış sıklıkla tavsiye edilir. Buna karşın, bütün yazarlar aynı fikirde değildir. Yaygın kullanımlarına rağmen bu konuda ikna edici yeterince kanıt yoktur.”
Psikososyal tedaviler İBS’de yeri
Stres faktörleriyle ilişkili semptomları olan hastaların edilmesi için davranış tedavilerinin önerilebileceğini söyleyen Doç. Dr. Çoban, “Faydaları tartışmalı olmasına rağmen hipnoz, biyofeedback ve psikoterapi, anksiyetenin azalmasına neden olabilir. Hasta sorumluluğunu artırır ve ağrı toleransını düzeltir. Antidepresanlarla 1278 İBS’li hastada 20 plasebo kontrollü çalışmayı içeren bir meta-analizde ortaya konmuştur ki psikolojik tedavi kontrol tedavisinden daha efektiftir veya en azından %50 semptomlarda azalmaya neden olmuştur” dedi.
Farmakolojik tedavi
İBS’de tedavisinde farmakolojik ajanların yardımcı olabileceğini dile getiren Doç. Dr. Çoban, şu bilgileri verdi: “Bununla birlikte ilaç seçimi hastanın majör semptomlarına bağlı olarak değişir. Bundan dolayı, diyare predominant İBS konstipasyon predominant hastalıktan farklı şekilde tedavi edilir. İlaçların kronik kullanımının genellikle minimize edilmesi veya bu hastalığın hayat boyu olan natüründen dolayı kaçınılması önerilmektedir. Ortaya çıkan fayda, İBS tanısı alan populasyonun heterojen olmasından, hastalık markerlarının olmamasından ve yüksek plasebo cevap oranlarından dolayı kısmi olabilir.”
Antispasmodik ajanlar ve antidepresanlar
Antidepresanlar ve atispasmodik ajanların İBS tedavisinde sık kullanılan ajanlar olduğunu dile getiren Doç. Dr. Çoban, “Atispasmodikler en sık kullanılan farmakolojik ajanlardır. Belli antispasmodik ilaçlar (hyosin, cimetropium, pinaverium ve peppermint oil) kısa süreli rahatlama sağlar ama uzun dönem etkinlik gösterilememiştir. Bunlar, postprandial abdominal ağrı, gaz, şişkinlik ve fekal urgency’li hastalarda faydalı olabilir. Bunların plasebodan daha efektif olduğu bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Antidepresanlar, ruh halini düzeltici etkilerinden bağımsız olarak analjezik özelliklere de sahiptir ve bundan dolayı nöropatik ağrılı hastalarda yararlı olabilir. 2009’da 789 İBS’li hastada antidepresanlarla yapılan 13 çalışmanın bir metaanalizinde ağrının ve global semptomların rahatlaması için 1-3 aylık tedavi sürelerinde antidepresanların anlamlı şekilde plasebodan daha efektif bulunduğu sonucuna varılmıştır. İBS’nin tedavisi için bir antidepresan seçilecekse, başlangıçta düşük dozlar uygulanmalıdır ve ağrı kontrolünü sağlamak için titre edilmelidir” şeklinde konuştu.
İBS tedavisinin şiddet ve semptomların o andaki tipine göre değişmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Çoban, şu bilgileri verdi: “Hafif veya sık olmayan semptomları olan hastalar genellikle az veya hiçbir fonksiyonel veya psikolojik dengesizliğe sahip değildir. Bundan dolayı tedavi spesifik farmakolojik tedaviden daha çok doktor hasta ilişkisinin tesisi, hasta eğitimi, hastaya güven verme ve diyet modifikasyonu gibi alanlara odaklanmalıdır. Orta dereceli semptomları olan hastalar semptomların aktifleşmesinden dolayı normal günlük aktivitelerinde kesintiye uğrar. Bu hastalar, aynı zamanda psikolojik etkilenme de ortaya koyabilir. Bu hastalarda, laktoz intoleransı, aşırı kafein, veya spesifik stres faktörlerini presipite edici faktörleri belirlemek için birkaç hafta hastanın semptomları monitörize edilmelidir. Diyette modifikasyonlar, davranış değişiklikleri, ve psikoterapi klinik sonucu düzeltebilir. Ayrıca ilaç tedavisi verilebilir. Sıklıkla altta yatan psikiyatrik bozuklukla ilişkili olarak şiddetli inatçı semptomları olan İBS’li hastaların küçük bir grubu, 3. Basamak sağlık kurumlarında bulunmaktadır. Bu hastalara davranış modifikasyonu ve psikoaktif ilaçların kullanımı önerilmektedir.”
Kaynak: MedikalAkademi